and oscar goes to..

Zaman zaman oscar törenleri hakkında yazarım.. alttakiler 2002-2006-2008-2010 yıllarına ait (hafiften de siyaset içeren) yazılarımdır..

OSCAR'02: Film mi yoksa sinematografi mi OR MELTING POT ?
**
SiYASET
Bir dostum “Seyretmelik film mi istiyorsun yoksa sinematografi yani 7.Sanata saygı mi istiyorsun ?” demişti..

Oscar'da hepsi biraz vardı ama asıl var olan "Melting Pot" du.! (*1)
Veya şöyle diyeyim: "Oscar Ödülleri Gecesi", milyarlarca insan seyredecek işte tam zamanıdır.. buyurun size "An American Think-tank Group's present"

Gece 11 eylül gecesiydi..
Ulusun birliği sağlanmalıydı, bütün renkler ayni "potada eritilmeliydi", ayrıca siyahi popülasyonda önemli sayıda Müslüman da bulunmaktaydı..

Siyah Whoopi sundu, siyah Sidney Poitier onur ödülü aldı, 74 yıllık tarihinde ilk kez bir siyah en iyi kadın oyuncuyu kazandı ve 29 yıl aradan sonra yine bir siyah en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı.. (Halle Berry ve Denzel Washington)

Yıllardır oscar ödüllerine gelmeyen Woody Allen, konu “11 eylül” olunca törene katıldı ve törene New York damgasını vurdu ve de gecenin ilerleyen saatlerinde Kevin Spacey ile “11 eylül” için saygı durusunda da bulunduk..

Big Lebowski'de muhteşem bir performans gösteren John Goodman; Blues Brothers-II de çok da güzel şarki söylemekteydi.. ancak Monsters'in film müziğinde söylediği şarki güzel de olsa bence "en iyi şarkı”da Sting'in ve Paul McCartney'in şarkıları harikaydı ama her ikisi de ingilizdi.. ve söz-müzik Randy Newman'a ait olan John Goodman'in söylediği şarki oscarı kazandı.. çoook milliyetçiydik bu gece çok..

Aşk güzeldi (Moulin Rouge), efsane-görsellik güzeldi (Lord of The Rings) ama biz çok da zekiydik.. Zekayı, akli, stratejiyi biz bilirdik ve en iyi biz uygulardık.. Türkiye’de de bulunmuş NAZAR ailesinin Sylvia'sı yazmıştı, CIA'yi KGB'yi dünyayı en iyi biz bilirdik.. “Oyun Teorisi” de bizimdi ve de bizim "mind"imiz en "beautiful"du..

Sizler bahçeler de kukalı saklambaç oynarken, oynadığınızı zannederken, tarafımızdan oynatıldığınız aşikarken; ne de olsa kuram’ın adı "Non-cooperative Games" değil miydi?!”

PAPARAZZi
Törenin en etkileyici kısmı: CIRQUE DU SOLEIL'in gösterisiydi.. Bu grubun arka planda “metropolis, space odyssey, star wars, superman vd.. “ filmlerden oluşan görüntüler eşliğinde ve o görüntülerlerle çok güzel senkron oluşturan koreografileriyle dansları gerçekten büyüleyiciydi.. Bu gecenin bu bölümünü bir video klip olarak muhakkak bir yerlerden bulun ve seyredin derim..

Kıyafetler çok pahalı ama bir o kadar da rüküştü.
Sanki “Rüküşlük Oscarları Ödül Gecesi”: and … oscar goooes tooo..: JLO
“hayır yavrucuum öcü dediğimiz o değil, o Jennifer Lopez teyzeniz..! hem çok geç oldu sen TV’yi kapat ve yat uyu bakalım. Öcü möcü diye bir şey yok.. bu saatlere kadar kalıp oscar mi seyredilir !?”

Jennifer Lopez ürkünç de, diğer Jennifer Connely iyi mi sanki (en iyi yardımcı kadın ödülü aldı), sanırsınız viktorya stili tul perdeyi alıp kendine elbise yapmış..

Bir de hollywood da silikon fobisi moda oldu herhalde.. Ethan Hawke’nin yanında oturan ve silikonlarını iki küçük bowling topu gibi dışarı “bust” eden göğüs dekolteli bayana kimse özenmez ama “pide memelerle”(*2) ve onların pide olusunu bilhassa gösteren kıyafetlerle ve hatta normal göğüslü bayanların da “ valla billa ben de silikon yok” dercesine göğüslerini iyice ezen kıyafetlerle sahneye çıkması ilginçti.. Hele o cici bici Gwyneth Paltrow'un o muhteşem eteğin üstüne ipek bir iç atleti sayılabilecek bluz giymesi..

Kilise müziğini modern enstrumanlarla bize "new age" diye yutturanların temsilcilerinden biri olan Enya ise sanırım bu kıyafetini lisedeyken kilise korosunda da giymişti..

Hepsi de çok kötü değildi. Ve hatta oscarı alan Halle Berry’nin kıyafeti gerçekten muhteşemdi.. Belki de diğerleri çok kotu olduğu için Halle’in kıyafeti çok ön plana çıkt. Filmini seyredemedik, oscarı gerçekten hak etti mi bilemeyeceğim ama kıyafet oscarı yapılsa kazanan Halle Berry olurdu..

Helen Hunt saç kesimi, balyajı, makyajı, kıyafeti ile ne kadar klasik bir kadın olmuş.. Ancak sırt dekoltesi oldukça derin ve hoştu ve de kamera bunu atlamadı veya bilhassa atlatılmadı..(Bu pazar ‘7nisan02’ onun Oscar ödülü aldığı filmi gösteriyorum, bekliyoruzzz.. "As Good As it Gets")

Cameron Diaz’in kuaförü gecenin şampiyonuydu.. Dağınık tip kısa kesim saç modeli ve arkada tokayla topladığı küçük bir tutam saçıyla yine çok güzeldi (bu tip saç kesiminin öncülüğü bizde de Kanal D'nin bir spikeri tarafından yapılmakta)

Donald Sutherland ile birlikte bu isin duayeni durumunda yorum yapan Glen Close’un da saç kesimi çok güzeldi. Ancak 160 IQ "another beautiful mind" Sharon Stone ise kendine bir turlu yakışan saç modelini bulamıyor nedense. Kolej kızları gibi çan seklinde kestirmiş, pahalı olduğu kesin ama barbi bebeğe giydirilen takma elbiseler gibi bir tuvaletle karşımıza geldi.. olmamış Sharon kardeşim, olmamış..

Tören gecesini Tom Cruise ile açtık.. Nicole Kidman ile hiç göz göze gelmediler. Pudra beyazı tenli olmasıyla meşhur Nicole’un tuvaletinin modeli çok ilginç olmasa da seçtiği toz pembe renk tenine çok yakışmıştı.. (pudra beyazı ve toz pembe)

Nicole’den bahsediyoruz biraz da en iyi kadın oyuncu oscarından bahsedeyim; Nicole Kidman sanki tüyo’yu önceden almış, sanki kazanamadığını biliyor bir tavırla bütün geceyi “snake eyes” şekilde izledi..

Halle Berry’nin başrollerde olduğu Swordfish filmini tören gunu AFL’de göstermiş olmamız ise güzel bir tesadüf oldu.. ödülü kazanınca Halle kardeşimiz “o.mi.god” krizine girdi ve sürekli “aman tanrım” diye diye sahneye güçlükle çıkabildi, ödülün büyüklüğüne 74 yılın “rebound”u da eklenince ağlama nöbeti başladı..

“victimise“ edilenin kahramanlaştırılması, mağdurun-mazlumun tarafında olma insani duyguları içinde hepimizin gözleri doldu.. Teşekkür konuşması uzun bir ağlama nöbeti ile devam etti ve kahkahaya dönüşürken bitti..

Whoopi, sahnede dekor olarak kullanılan büyük oscar heykellerinden birinin genital bölgesini bir eşarp ile örterek “John Nash rahatsız oluyormuş, kapatmamı istedi” diyerek Nash’in bir zamanlar erkek sevgilisi ile tuvalette basılmış olmasına göndermede bulundu..

Nash’le ilgili “gay muhabbetleri”inden bahsedilince aklıma ayni gece Jodie Foster’in sunumu sırasında bir şey geldi; “yahu bu kadının sesi iyice maskulinleşti. Hakkındaki ’Dyke’ iddiaları doğru herhalde..” diye düşünmekten kendimi alamadım.. sevgili xxxx sen amerikalarda bu dedikodunun aslini daha kolay öğrenebilirsin.. bizim için konuya şöyle bir göz gezdirip kulaklarını dikleştirebilir misin.!?

Robert Redford, özel ödülünü aldı ve arka planda doğal olarak “Butch Cassidy and The Sundance Kid” başladı.. yyyy’ciğim sana katılıyorum ve 30. yılımızda bu filmi özel gösterim olarak hepinize öneriyorum, filmi ben bulurum.

Geçtiğimiz yıl vefat edenler tek tek anıldı. Anthony Quinn’in Zorba’nın müziği eşliğinde sirtaki yaptığı sahne gösterilerek aktöre saygıda bulunuldu ve ayni dansa az önce ismi geçenlerin de kısa kliplerle montajlanarak hızla tekrar hatırlatılması ve klipin kurgusu oldukça etkileyiciydi..

Ahh.. Russell Crowe kardeşim ödülü alamayınca çok üzüldü.. Aslında zzzzz başkanım (arz ederim) “o salak Russell” dese de (tabii ki başkanım Meg Ryan’i kıskanıyor da ondan) ben ve oğlum Russell Crowe kardeşimizi çok beğeniriz. ilk "LA. Confidential"da dikkatimizi çekmişti.. “Uff ya baba.. bu kim ya.. ne iyi oynuyor adam” demişti.. Ödülü alamadı ama akademi hemen peşine A Beautiful Mind’a en iyi yönetmen (Ron Howard) ve en iyi film ödüllerini peşpeşe verince Russell biraz rahatladı..

Özel not: başkanım Russell Crowe ile Meg Ryan çoktan ayrılmışlar (artık kim diğerini sepetledi bilemeyeceğim) Ancak Meg Ryan konusunda sana katılıyorum: Ödül töreninde Sting “Kate&Leopold” filminden “until” isimli şarkıyı söylerken fonda filmden Meg Ryan’in olduğu sahneler görünüyordu.. Sting’in şarkısı da Meg Ryan da çok mu çok romantiktiler..

Bu arada Meltem Cumbul yorum yaptı: Sekiz tane gönlüm olsa bir tanesini Russell’a vermem demeye getirdi.. Ancak Meg Ryan ile birlikteliği yasa mis kariyerdeki Russell’a tav olmayacak kız var mi.. sen onu külahıma anlat Meltem kardeşim..

Oldum olası aşk filmlerini severim ve de mitos içeren görsel zenginlikteki tarihi filmleri de. Doğal olarak benim gönlüm Moulin Rouge ile Lord of The Ring’sin daha çok on plana çıkmasından yanaydı.. Olsun, onların da birazcık gönlü alındı..

işte böyle bir oscar gecesiydi..
(*1) "Melting Pot" Ali Hakan'dan alıntı
(*2) "pide memeler": bu tabir Erica Jong'undur ("Uçuş Korkusu" kitabı)


OSCAR’06
mmst: monday morning syndrome treatment
mmst'ye bireysel çare olarak ödül töreninin 5 saat öncesinde oscar yorum-tahminlerinde bulunacağım ve yarın internet-tv vb bakıp, yanılma payımın azlığına göre derdime deva bulmuş olacağım veya tam tersine haftaya rezalet bir moral seviyesiyle başlayacağım
***
yine sanattan daha çok amerikalıların egolarının tatmini önemli olduğu için amerikan egosunu okşayan BM (Brokeback Mountain) en çok oscarı kazanacak.. bu arada Crash kim vurduya gidecek..

PP'nin (Pride & Prejudice) başrol oyuncusu Keira Knightly en 'iyi kadın’ı kazanması gereken olduğu halde Reese Witherspoon(walk the line) 'en iyi kadın’ı kazanacak..PP'nin kadersizliği iste.. yine ego tatminine kurban olacak

'en iyi görüntü yönetimi’ni MoG (Memoirs of Geisha) kazanacak

'en iyi sanat Yönetimi’nde PP ve MoG birbirlerine rakip ama bu kez PP kazanacak..eğer bu ikisinden başkası alırsa benim mmst dibe çakılacak..

'en iyi kostüm' de ise yine PP ile MoG kapışacak.. bu kez ben MoG'un kazanmasını istiyorum

'en iyi müzik' ise PP ile MoG arasında gidip gelecek.. bunu da PP kazanacak..bu dalda oscarı BM alırsa tahammül edemem!!

'en iyi ses' ve 'en iyi ses Kurgusu’ndaki iki ayrı adaylıktan birini de MoG kazanacak ve böylelikle PP ile MoG'nin oscarları 2-2 olacak BM maalesef geceye damgasını vuracak..

bakalım, pazartesi sabahı olsun ve sonuçları görelim..


OSCAR’08
Duramadım yine - OSCARLAR
xxxx'cim
oscar törenin sunucusu bu sene turbanla sahneye çıkacakmış
o nedenle ilgilenmiyorum !!!
***
Sevgili xxxx
canim o kadar sıkkın ki..oscar filan boş geçiyorum ama duramadım yine..

24 şubat st 20.oo itibariyle tahminlerimi söyleyeyim

en iyi film: no country for old man (sürpriz denen atonement bence alamayacak.. ona en iyi görüntüyü vermeleri lazım ama onda da şüpheliyim)

en iyi kadın oyuncu: favorim edith piaf-marion cotillard ama maalesef julie christie'ye verecekler

en iyi erkek oyuncu: daniel day lewis tartışmasız favori görünüyor viggo amcam da iyiydi ama dd lewis yüzünden alamaz alırsa sürpriz olur

en iyi yardımcı kadın’ı (sanki bakkaldan adaletli mal alınıyor gibi olacak ama) en iyi kadın’ı vermedikleri cate blanchet'e yardımcı kadını verecekler.. ruy dee sürpriz olur

en iyi yardımcı erkek: javier bardem'i tek geçmek lazım

en iyi yönetmen:: paul thomas andersson
---- sonuç ----
benim 6'li ganyan 4'te kaldı..2. ayakta yattı (zaten şimdiye kadar en zorlandığım hep en iyi yardımcı kadın olmuştur..) seneye bu yarışta kupona 5 atı da yazacağım..5 ayakta paraya kıyamadım cimrilik ettim 2. atı yazmadım, ancak coen kardeşler de iyiydi ama paul thomas andersson kesin almalıydı, alırdı da işe bir şeyler karıştı, jokey finişte ati geri çekti, fotofinişte de belli oluyor zaten coen kardeşlerin burun farkıyla nasıl aldıkları..

6'da 4 de bana züğürt tesellisi olsun..
yeni favorim marion cotillard'ın* kazanmış olması da..
---
(*) marion cotillard'ı, geçen yaz fenlisesinde yazlık sinemada gösterdiğimiz russel crowe ile oynadıkları "a good year" filmindeki fransız afet olarak da hatırlayabilirsiniz


OSCAR 2010
Oscar alamayan başyapıtlar
oscar’ı algılarımızın tanımlamasıyla başyapıtların ödüllendirilmesi ve/ya taçlandırılması olarak kabul edersek (-ki maalesef zihinlerimize bu tanım yerleşti..)

"cidade de deus (tanrı kent)"in oscar almamış olması çok büyük bir haksızlık..

ha keza "pulpfiction" da öyle..

er ryan'i kurtarmak ve batman kara şövalye'yi kabullenebilirim (bu filmde bir tek "rahmetli" joker olağanüstüydü) ama "bladerunner" ve "taxi driver" da zihinlerimize kazanmış filmlerdir..

ismi geçen diğerleri ise bence fena filmler değildir oscar al(a)mayabilirlerdi ama alanlara bakınca da insan.. "yahu bu filmler oscar almış olanlara 10 basar.." demeden geçemiyor
***
gelelim "az biraz sonra"ya
• eğer tarantino bir iki ödül alırsa.."ulan o kadar film çektik oscarı vermediniz.. ama yahudi egosunu okşayan, kinini şehvetle kusan bir film yaptım hemen ödülü veriverdiniz.." diyecek mi meraktayım
ve de katryn bigelow ablamız; eğer ve gerçekten beklendiği gibi gecenin en çok oscarı kucaklayan şahısı olursa (the hurt locker).. oscar denen şeyin; amerikan kültür emperyalizmince beyinlerimize kazınmış, adi ve çirkin bir propaganda aracı olduğunu.. tüm çıplaklığıyla ispatlamış olacağız..
görelim bakalım AZZZ SONRAAA...