Matrix[3/3] Alice

"Alice in Wonderland" syndrome

erkek; testosteron'un etkisiyle silah elde, atin kuyruğunu bağlayıp, malazgirt ovasına dalmışken..(buradaki silahı her zaman penisle özdeştirmemek gerekir, is hayati-sosyal yasam her şey için geçerli.. )

kadın; östrojen (ve hatta son yılların popüleri ‘oksitosin’) egemenliği altında, anaç dürtüler, doğaya-ortama-olaylara hakim olma dürtüleri ile geride planda kalır ama her şey onun kontrolü altındadır veya altında olmalıdır..

erkek; silahşördür, cephededir, taktisyendir ama doğada-yaşamda dişi; generaldir, geridedir ve stratejisttir..

neo, Alis gibi tavşan deliğinden girdiğinde, zaman-nesne kavramları bambaşka bir hal almıştır.. burada "Alis"ten farklı olarak cinsellik kavramı da devreye girer.. Alis Harikalar Diyarı’nda; Alis neredeyse cinsiyetsizdir, sadece ülküselleştirilmiş bir kız çocuk imgesi vermektedir.. romanın teması gereği bu çok da doğaldır.. ancak matrix’de ki ‘alis harikalar diyarı’nda cinsellik de vardır.. Alis’i oynayan neo, tavşan rolündeki (monica belluci: kıyafetiyle de tam bir ‘beyaz tavşan’dır ve nerdeyse tam bir seks objesi gibidir...) monica’nın peşinden giderek çıkış yolu olan keymaker’a ulaşacaktır.. (Alis’te de tavşan çıkışı göstermektedir)

persephone’u oynayan monica, kocası merovingian’a rağmen neo’ya niçin yardim etmektedir..

kocası nutuk çekmemiş midir ‘sebep, sonuç’ üzerine.. monica’nın kocasını satışa getirmesinin ‘sebebi’ var tabii ki..

alice in wonderland syndrome: Lewis Carroll’un romanındaki alis karakterinden yola çıkarak (bu L.Carroll da ajan çıkmasın sakın..!!) ‘hiçbir ilaç-uyuşturucu veya başka etken bulunmazken, kişideki görme-algılamanın bozulması, zaman mevhumunu yitirme, halüsinasyona benzer algılar, şizoid hayaller, nesne şekillerinin değişmesi, kendi vücudu ve organlarını farklı şekilde algılama semptomları gösteren hastalar için tariflenmiş bir sendromdur.. alt yapıda epilepsi veya migren ttürü hastalıklar olabilir..

matrix ağırlıklı olarak ticari başarısı için Alis’e çok fazla göndermelerde bulunmaktadır ve filmi seyredenleri, simulatif olarak ‘alice in wonderland syndrome’u içine sokmaktadır.. ama hayalleri zorlama, buna eklenen maddenin enformasyon formu ve kodlamalar, "merovingian'la karşılaşılması bolümü"nde bir anda enformatik düzlemden hormonal düzleme dönüşmektedir..

hayal dünyasından bir anda çıktık ve matrix’in inkar ettiği gerçek yaşamla gerçekten karşı karşıyayız, yani filmin senaryosu kendisiyle ters düştü (muhaliflere duyurulur)..

her ne kadar merovingian, kodlanmış-programlanmış formattaki pasta ile sarışınının beynine afrodizyak enformasyonu göndererek, onun kadınlar tuvaletine gitmesini sağlamış olsa bile.. bu olayi gören persophone-monica’nın gözlerinden dışarı oksitosinler fışkırdı, endorfin düzeyi minimuma düştü, serotonin seviyesi pik yaptı.. ve kocasına rağmen neo’ya çıkış yolunu göstermeye karar verdi..

sonunda da kocasıyla karşılaştığında (kocası tuvaletteki sarışının yanından gelmektedir), adam saf saf sorar.. neden bunu yaptın ‘sebep ne’ der.. ‘ruj’ lekesi der monica.. merovingian maddenin enformatik yapısını çözmüştür ama östrojenin PASİF AGRESİF saldırganlığını ve de oksitosinin kadının iç dünyasındaki ‘femme fatale’sini çözememiştir.. cahil iste.. adam, ya aptalı oynadığı, ya da gerçekten öyle olduğu için elini dudaklarına götürerek ‘hani..’ hangi ruj.. öyle bir şey yok ki.. ‘gibisinden geveler..
diyalog aynen şöyle:
- Tanrım. Persephone, bunu nasıl yapabildin’ Bana ihanet ettin.
- Sebep ve sonuç, aşkım.
- Sebep mi ? Bunun için bir sebep yok. Ne sebebi ?
- Ne sebebi mi ? Hala silmediğin ruj lekesine ne dersin ?
- Ruj mu ? Sen neden bahsediyorsun, kadın ? Ruj falan yok.
(Bu bölümde merovingian ‘işte bak yok ki.. gibilerinden’ dudaklarını yoklarken.. monica , şöyle der)
- Yüzünü öpmüyordu, aşkım.

Buradan şöyle bir sonuç çıkarıyoruz.. ister hakikat çölü, ister matrix, ister sanal-gerçek yaşam, isterseniz de teolojiye enformatik yorum getirin, budizmi-hristiyanlığı, varoluşçuluğu ve bilcümle felsefeyi harmanlayın ve gerçeğe ulaşın veya kafanız karışsın (ve hatta sol jargonla söylersek amaç kafa karıştırmak olsun) ama su gerçeği unutmayın: HORMONLAR.. hormonal düzlem.. işte bunu hiç unutmayın.. hele kadınların hormonlarını..!! ve bilgi çağında biraz da hormonlara yönelik kafa yoralım derim..

yazımı Alis romanından bir lafla ‘do cats eat bats’ diyerek bitireyim.. ve siz siz olun wonderland’i filan seyredin-okuyun ama ‘femme fatale’ olayını ıskalamayın ve hatta hiç unutmayın..

sevgilerimle
staj The ‘femme fatale’ teriminin niye ‘male’ versiyonu yok ki.. bu dünya da böyle bir terime gerek duyacak formatta kodlanmış yaşam yok mu ki acaba diye merak eden

not: persophone rüşvet olarak neo’dan bir istekte bulunur..
‘beni sanki onu öpüyormuşsun gibi öpmeni istiyorum..’
‘yok olmadı gerçekten onu öptüğün gibi öp..’

bu olay da matrix’le ve onun felsefesiyle çok mu çok ters bir sahne.. onu öptüğü gibi öpmek; sadece dudakların fiziksel birleşmesi değil ki gerçekleşebilsin.. olmadı wachowski biraderlerim.. burada da fena çuvallamışsınız.. siz en iyisi devam filmi senaryonuza beni de danışman olarak alın..